31 Ekim 2009 Cumartesi

Kulplu Silindirler

Ne zamandır istediğimiz kulplu silindirlerimize yaklaşık 1 ay önce kavuştuk. Bebek bey(19 ay) silindirlerin başına oturduğunda ilk iş elini ağzına götürerek sus işareti yapıp öyle başlıyor çalışmaya, ama sonra yine takır tukur cebelleşiyor silindirlerle. Büyük küçük kavramını bildiğinden özellikle en büyük ve en küçük olana takılıyor bazen dakikalarca bi elinde en büyük silindir bir elinde en küçük ooooooo(kalın bir ses tonuyla en büyük demek istiyor) gidigidigidi(ince sesiyle en küçük diyor) deyip duruyor bir kaç sefer bitirdiği oldu videoya çekmek için yakalayamadım ama genelde sapıtıyor ve tamamını bitirmeden sıkılıyor gene de ilk günküne göre çok iyi yol katetti diyebilirim.
Kulplu silindirlerle çalışmaya KESİNLİKLE örnek olmamakla beraber bir çalışmamızı kaydettim;


Demir ve Sude

Çuuu de! çuuu de! çuuuu de!

Sonra Sude gelir beraber tatlı yenir , hatta Sude'nin tatlısı da mideye indirilir ,oyunlar oynanır,uyku vakti gelir Sude evine giderken ağlar, bebek bey Sude'nin arkasından ağlar,gidince beraber yemek yedikleri masayı gösterip çuuu de çuuude diye sayıklar durur...


29 Ekim 2009 Perşembe

Cumhuriyet(BEÖ)


Cumhuriyet 86 yaşını doldurdu. Çok yaşa Cumhuriyet!
Biz de dün itibariyle Bebek beyin panosunu süsledik Atatürk portresi zaten mevcut bunun yanına bayrak ve bir kaç süs astık.Sabah arabada bebek beyin bayyam bayyam nidalarıyla tören alanına gittik elimizde bayraklarımızla. Boş alanda koşuşturan bebek bey nasıl olduysa saygı duruşu ve istiklal marşında yerinden kıpırdamadı.Burada töreni izledik (bebek bey oralı olmadı haliyle)
Sonra da evimize döndük...

23 Ekim 2009 Cuma

bebek beyin sözlüğü(3)

sözlüğümüz günden güne kalınlaşırken...

patates:papape
badem:bade
sude:çuuuuu de
süt:çü
göbek:gobe
gölge:golde
boş:boşşş
düştü:düüdüü
yıldız:cıııdııı
ceviz:cevii
top:gooool
el:el
ayak:ayaa
orada:ooodaaaa

17 Ekim 2009 Cumartesi

kuru kaşıklama

Uzun zamandır bebek beyle beraber denemek istediğim aktiviteyi hayata geçirmiş bunulunuyorum:)gerçekten de kuru kaşıkladık.kurufasülyeleri kaba doldurup kaşıkla diğer kaba aktardık




Ama sonra devreye bebek beyin tez canlılığı ve aceleciliği devreye girdi ve sanırım bu işin bir amaç değil araç olduğunu unutarak doldur boşalta geçti ;



Biraz sonra da sıkılıp tadına bakmaya başladı beğenmiş olmalı ki 5-6 fasülyeyi yutmak suretiyle mideye indirdi dikkatini dağıtıp kaldırıverdim tabağı kaşığı bir kaç ay sonra yeniden denemek üzere...




13 Ekim 2009 Salı

montessoride çevre

Çocuk için hazırlanmış çevrenin önemi büyük montessori metodunda. Biz de bebek bey büyümeye başladığı andan bu yana ona uygun bir çevre hazırlamaya çalışıyoruz ve bunun meyvelerini almaya çoktan başladık. Bir kere bebek bey herşeyin yerini biliyor, birşeye ulaşmak istediğinde yardım almaksızın ve aramadan hemen buluyor. Oynayıp sıkıldığı oyuncağı ya da herhangi birşeyi illa yerine koyuyor. Tanıdığı bir çevrede ve her zaman aynı düzende olduğu için hırçınlık yapmıyor. Kafasında sürekli kurduğu bağlantılara çabucak ulaşıveriyor .Şöyle ki meslekler kitabını okurken futbolcuyu görüp aklına top geliyor hemen top kovasına koşup bir top alıp gooooooool diye geziyor evin içinde. Ya da prize takılı gece lambasıyla biraz fazla ilgilendiğinde annemin ama çok oynadın yangın çıkabilir lafı üzerine puzzle dolabına gidip oradan taşıtlar puzzleından itfaiye arabasını getirip hayali yangına müdahale edebiliyor.Düşünüyorum da bunu tüm oyuncakların karman çorman atıldığı bir oyuncak sandığına sahip olsaydı yapabilir miydi acaba?
Tüm bu kazanımlar elbette pat diye olmuyor çocuk zamanla çevresine alışıp herşeyi aynı yerinde bulmak istiyor ve dolayısıyla hiçbir zorlama olmadan kendiliğinden herşeyi yerli yerine koymayı öğreniyor.
Gezmeye gidileceği zaman dolabını açıp kendine giysi seçebiliyor, sabah kalkar kalkmaz çekmecesinden bir bez, ıslak mendil ve başka bir çekmeceden çorap kapıp yanıma gelebiliyor.
Ama bana göre dikkat edilecek husular var ki şöyle maddeleyebiliriz;
1-Odasını sabah ya da öğle uykusundan uyandığında toplu görmeli ki oda toplanmadan uyunmayacağını anlasın aynı şey dışarı çıkmadan da yapılmalı ki eve girdiğinde odası toplu olsun
2-Bunun için benim uyguladığım yöntem yatmadan önce ortalıkta oyuncak varsa onlara tek tek iyi uykular dileyip yerlerine kaldırmak,dışarı çıkarken de hoşçakalın biz hemen döneceğiz şeklinde vedalaşarak yerlerine kaldırmak oldu,zamanla bunu ben yapmadan yapmaya başladı. Bu aynı zamanda uyurken karşısındakine iyi uykular demeyi ve onunla vedalaşmayı öğretiyor.
3-Yine bana göre canı odasını toplamak istemiyorsa zorlanmamalı ya da oda anne tarafından toplanmamalı ki nasıl olsa birileri arkamdaki dağınıklığı topluyor izlenimi verilmemeli . Daha sonra canı istediğinde tekrar önerilmeli .
4-Bazı günler aşırı dağınık ve umursamaz olabiliyorlar ısrarcı olunmamalı o odada yokken oda toplanmalı
5-Her şeyin kategoriler halinde ve hep aynı yere konmasına özen gösterilmeli ki çocuk yerlerini öğrensin ve kafası karışmasın

İşte bizim hazırlanmış çevremiz;




Banyo da olmazsa olmaz kitabımız.

Çiçekleri sulamak,dökülenleri temizlemek lazım...



Aynalar,montessorinin olmazsa olmazları...



Kitaplar




Aslında ön yüzleri görünmeli ama benim yerim yok bu kadar kitabı sergilemeye , durum böyle olunca bebek bey de yan yüzlerinden rahatlıkla bulabiliyor artık istediği kitabı






Taşıtlar...


Yer yatağı,dinlenmek,kitap okumak,boğuşmak ve uyumak için...
Aslında öğle uykusunda kendisi buraya uzanıp uyuyacak istediği zaman ama bebek bey bu iş için henüz hazır değil sadece geceleri yıkanıp da aylasına(bebek beyin uyku arkadaşı) sarılıp meymesini(emzik!) aldığında kıvrılıp uyuyor bu yatakçıkta...




Müzik köşemiz...
Canı müzik dinlemek istemediğinde pause ediveriyor aleti..




Atatürk Köşesi,aktivite masası,hayvanlar sepeti...
Biraz abarttık ama
Alt gözde çiftlik hayvanları
Orta gözde vahşi hayvanlar
Üst gözde de deniz yaratıkları var
(Ama bebek bey HENÜZ rasgele koyuyor sadece balıkları en üste koyuyor)




Sözünü ettiğim top sepeti




Genel görünüş(Çadırı kaldırdık çünkü hem çok yer kaplıyordu hem bebek bey ilgilenmemeye başlamıştı hem de çok plastikti;)


Bunlarda pratik hayat materyallerimizden bazıları
Dikiş
Rulo yapma
Mendil katlama



Montessori evvelinden kalma plastik zeka geliştirici uğraştırıcı bir takım ıvır zıvır
Bebek bey bunları seviyor




Oğlumun takıntısı olan eşleştirme kartlarımızın yuvası





Giysi dolabımızın iç görünüşü...

11 Ekim 2009 Pazar

diyalog

inciboncuk:arılar ne yapar ?
bebekbey:bal
inciboncuk:balı ne yaparız?
bebekbey:hammm

inciboncuk:bu abi kask takmış kafasına motorsiklete binerken takmazsa ne olur?
bebekbey:(kendini yere atarkenyavaş çekimde kafayı yere vurur)bammm!

iniboncuk:ben gidiyorum oğlum akşam geleceğim tamam mı?
bebekbey:mama(gelirken mama getir)

inciboncuk:süt nerden gelir oğlum?
bebekbey:mmmmmmmö meme

anneanne:ceviz güzel mi oğlum?
bebekbey: of of offf

inciboncuk:peynirli makarna olur mu?
bebekbey:(kafayı yukarı aşağı sallayarak)hı hııı
inciboncuk:domatesli?
bebekbey:hıhııı
inciboncuk:yoğurtlu?
bebekbey:hıhıııı
inciboncuk:turşulu?
bebekbey:hıhıııı
inciboncuk:anneanneli?
bebekbey(kafayı sağa sola sallayarak)ı ıııı!
inciboncuk:masalı?
bebekbey:ı ıııı!

bebek beyin sözlüğü(2)

et:aeyt
ayran:ayyan
bal:bal(l ince)
turşu:tuuşu
turuncu:tuucu
palyaço:patapaço
kukla:kukka
babytv:bebitibi
balık:badı
hayalet:hayaye

9 Ekim 2009 Cuma

Oyunlar üzerine(kovalamaca)

Dedemin traktörü mavi , bacası kapkara, 2 tane yolcu koltuğu var birinde sırt dayama yeri var birinde yok. Köye giderken bizim buralara oturmamız yasak,çünkü küçük bedenler kayıp düşebilirler yere sarsıntıdan.Biz :ben,kardeşim ve bizden 3-4 yaş büyük kuzenimiz.
Biz traktörün arkasındaki devasa(!)römorkde yolculuk yaparız. Yola çıkmadan kilimimizi , minderimizi alır tırmanırız römorka. Bazen otururuz bazen yatarak gideriz ama ayağa kalkmayız yoksa düşebiliriz. Köy yolu bitip de tarlaya vardığımızda koşarız,koşarız.Bazen sarı olur tarlamız bazen yeşil . Biz ikisini de severiz. Tulumbadan su çekeriz. lastik çizmelerde fare ararız. Traktör gölgesinde ekmek ,zeytin , domates yeriz.Ayran içeriz .Sonra gene koşarız koşarız.Kovalarız , yakalarız,kovalanırız,yakalanırız,kovalarız...Güneş ucu bucağı olmayan tarlaların ardına gizlenmeye başlar , yavaş yavaş kaybolur.Güneşin gidişini fırsat bilen ay belirir sahnede. Olanca gücüyle parıldar ben buradayım diye. Işığında koşarız koşarız. Kovalarız, yakalarız, kovalanırız, yakalanırız,kovalarız...Dedemin traktörü mavidir ve bacası kapkara , hadi tırmanın römorka eve dönüyoruz...

5 Ekim 2009 Pazartesi

Sütlüce'de Uykuluk Pierre Loti'de Kahve

Pazar günü müzeden dönüşte Sütlüce'ye uğrayıp meşhur uykuluğundan yedik sonra da Pierre loti'ye kahve içmeye gittik . Kahve bahane değil şahaneydi gerçekten ama tadına varamadan bebek bey döküverdi üstüme .

Oyuncak Müzesi(B.E.Ö.)



Bu aralar konumuz müze olduğuna göre pazar sabahı yağmur eşliğinde koyulduk yola taaaa Erenköye Sunay Akın'ın İstanbul Oyuncak Müzesi'ne gittik hep beraber.Bebek bey daha girişteki zürafa sokak lambalarını görür görmez anladı eğlenceli bir gün olacağını. Müzeye girer girmez karşısına çıkan peluş köpek figürleriyle daha bir coştu. Sonra sonra camekanlardan elini sokmaya çalışıp da oyuncaklarla oynamak için değil sadece onlara bakmak ve onları incelemek için orada olduğumuzu farkedince biraz morali bozulsa da hemen hemen tüm odaları gezdi ve sıkılmadan müze turunu tamamladı.

Eve gelince keşke götürmeseydik "baaak burada oyuncaklar var hem de çeşit çeşit ama dokunamazsın sadece bakacaksın" demişim gibi hissetsem de annemin aktivite konusunun bu olduğunu müzelerde sergilenen herşeyin değerli olduğunu ve onları görmemiz için oraya konulduğunu hatırlatması bir de bebek beyin müzede belli bir süre sonra oyuncakları eline almaya çalışmamış olması içimi rahatlattı.


Biz müzeyi çok sevdik seneye bir daha ziyaret etmeyi düşünüyoruz.




3 Ekim 2009 Cumartesi

oyunlar üzerine(saklambaç)

Küçükken kardeşimle yaz günleri sokak maceramız kahvaltı sonrası başlar ve güneşin kararmasıyla sona eredi. Aslında mahallede yaşça bizden büyük bir çocuğun "akşam ezanı okunduktan sonra hala sokakta oynayan çocukların annesi babası ölürmüş "tezini duymamış olsaydık acıkıp susamadıkça,üşüyüp titremedikçe,yorulup düşmedikçe girmezdik eve de.Bu lafı duyduk ya bir kere inandık ona, eğer ezan okunduktan sonra hala sokakta oynarsak anne babamız ölürmüş!Bu yüzden hoca Allahu ekber der demez tabanları yağlar soluk soluğa eve koşardık. Kana kana sularımızı içerken de gururla birbirimize bakar ve içimizden bugün de anne babamızı kurtardık diye geçirirdik.

Oynadığımız oyunların başında da tabi ki saklambaç gelirdi.Her gün saklanmak için yeni yerler keşfeder çay içirdim lafını duymadan da çıkmazdık bu gizli köşelerden. Birgün yine üç beş mahalleli çocuk saklambaç oynarken herkesin sobelenmesine ve ebenin defalarca çay içirmesine rağmen kardeşim ortaya çıkmadı.Mahalledeki tüm gizli yerler, apartman bodrumları,çatı katları,arabaların altları,yakındaki döşemecinin deposu,bakkal,anneannemlerin arka bahçesi hatta güzel ebenin evi bile didik didik arandı ama o yoktu çok iyi bir yer keşfetmiş olmalı diye düşündük hepimiz. Yakında çıkar belki de duymuyor çay içirdiğimizi diye hep bir ağızdan avazımız çıktığı kadar bağırdık "çay içirdiiiim"

Ama o çıkmıyordu ve ben anneme haber vermem gerektiğini anladım .Annem çılgına döndü tüm gizli yerler bir de onun eşliğinde arandı. Yoktu. Çok korkmuştuk ve onun kaybolduğunu düşündük bir kaç kişiyi orada nöbetçi bırakarak annemle yola düştük.Paralel sokakları aradık,o zamanlar bizde telefon yoktu çevrede de sadece babaannemlerde vardı polisi aramak için koşar adım babaannemlere gitmeye karar verdik. Babaannemlerin eviyse bizim eve hayli uzaktı yolda annem ağlıyordu , bense hala çok iyi bir yer bulmuş olmalı düye düşünüyordum babaannemlere yaklaştığımızda kardeşimin 4. kat balkonlarından bize el salladığını gördüm . Anneme baktım annem kahkahalarla gülüyordu, yüzündeki yaşlar kahkaha atan ağzına doldu ve kayboldu. 4 yaşındaydı ve onca yolu tek başına gitmişti. Annem onu kucağına alıp öperken o bana dönüp çay içtim mi diye sordu.


1 Ekim 2009 Perşembe

aysun the sütçü


Çocukluğumun sütçü teyzesini hatırlıyorum ve bu sütçü teyzenin her 2-3 günde bir bana ve kardeşime bidon bidon süt taşıdığını da. Liseyi bitirip de üniversiteye başlayana kadar her gece uykuyla uyanıklık arası annemin bize birer bardak süt getirmesi ve bir dikişte içtiğimiz bu sütlerin tadı hala damağımda, çünkü bu sütün aynısı hatta belki daha güzelini şimdi oğlumun sütçü teyzesi aysun the sütçü getiriyor bize.Üyesi olduğum montessoriegitimi grubundaki yazışmalardan varlığından haberdar olduğum aysun hanım trakya da bir çiftlikte ineklerini hem de müzik eşliğinde sağıyor ve ineklerine yapay hiçbir yem yedirmiyor , onlara çocukları gibi bakıyormuş.

Çiğ süt mü pastörize süt mü? sorusunun cevabını buldum.Araştırmalarım neticesinde pastörizasyon işleminden sonra sütteki prebiyotikler yok oluyor ve süt barsaklara tamamen yabancı bir sıvı haline geliyor, bizlerin süt içme nedeniyse tam olarak buymuş zaten,kalsiyumu vs yi peynirden , yoğurttan,ordan burdan alıyoruz . Bize asıl gereken prebiyotikler , kaynatınca bu prebiyotiklere bişeycik olmuyor ve süt süt olarak kalıyor.Hem de mis gibi...



Siz de çiğ süt içmek isterseniz buyurun şuraya bir mail atın yeter ;



Nostalji(tarihte bu ay)

Bebek bey burada 7,5 aylık

Geri planda çalan müzik baby einstein müziklerinden alındı

Okul yolu ve o yoldan gelen bay mikrop

1,5 yıl aradan sonra okula başladık artık. Başlar başlamaz da eve mikrop getirdik evde bebek bey dahil hepimiz hastayız. Geceleri nefes alamama ve öksürme buhranıyla uyanan bebek beyi yatağıma alarak rahatlatmaya çalışıyorum . Bir an önce iyileşsin o.
Beni Koruyun