İnsan hayatını hep filmlere benzetirler , yardımcı oyuncuların , figüranların sürekli değiştiği , sonunu sadece yönetmenin bildiği bir film , hani insan öleceğini düşündüğünde hayatı bir film şeridi gibi geçer gözlerinin önünden , benim filmimin de çocukluğumda geçen sahnelerinden asla silinmeyen bir kareden sözedeceğim bu yazıda.
Sahne bir pencereyle başlıyor, yüksek tavanlı evin boydan boya cam penceresi ... Krem üzerine kave rengi yaprak ve çiçek desenli perdeler sonuna kadar açılmış iki yandan sarkıyor ,dışarıda kar , her bir tanesi kendine has bir tavırla kimi süzülerek , kimi pat diye , kimi yana yakıla , kimi oynaya oynaya düşüyor yere .Pencerenin önünde bir masa var , iki küçük kız oturuyor masanın üzerinde dışarıda yağan kara bakarak , her ne kadar ikiz gibi görünseler de biri diğerinden 1 yaş kadar büyük. Birazdan içeriye anneleri giriyor elinde bir tabak ve içindeki elmalarla..
Bu sahne sadece bir kez değil defalarca tekrarlandı benim filmimde bir ritüel oldu elma yemek bizim evde . "Yaşasın kar yağıyor" nidalarıyla perdeler açılır , masanın üzerine çıkılır , elmalar soyulur ve hiç konuşmadan afiyetle yenir. Mutludur kızlar , kar yağdığı için mutludurlar , evlerinde soba yandığı için mutludurlar , anneleri onlara elma getirdiği için mutludurlar,birazdan babaları kapıyı çalacağı için mutludurlar ...
Şu an kar yağsa ben perdeleri sonuna kadar açsam annemle kardeşim de olsa yanımda annem bize elma soysa karı seyrederken elmalarımızı yesek ne güzel olurdu.
Babam artık kapıyı çalmayacağı için tam olmasa da ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder